Yazar
SOM International
Ruh hali yalnızca psikolojik etkenlere değil, aynı zamanda biyokimyasal süreçlere ve beslenme alışkanlıklarına da bağlıdır. Vücutta mutluluk, dinginlik ve enerji hissi gibi duyguların oluşmasında hormonların rolü büyüktür. Özellikle serotonin ve dopamin gibi nörotransmitterlerin üretimi, tüketilen gıdalarla doğrudan ilişkilidir. Bu nedenle, beslenme şekli yalnızca fiziksel sağlığı değil, aynı zamanda zihinsel ve duygusal iyilik halini de etkiler.
Magnezyum, omega-3 yağ asitleri, triptofan, B vitaminleri ve antioksidanlar açısından zengin besinler, beynin kimyasını olumlu yönde destekler. Yeşil yapraklı sebzeler, yağlı tohumlar (ceviz, badem), yulaf, balık, muz, avokado ve yoğurt gibi gıdalar düzenli tüketildiğinde sinir sistemini dengeler, stres hormonlarını baskılar ve kişinin ruh halini daha istikrarlı hale getirir. Özellikle bağırsak florası ile beyin arasındaki güçlü bağ nedeniyle, prebiyotik ve probiyotik içerikli besinler de ruhsal denge üzerinde etkilidir.
Serotonin, halk arasında “mutluluk hormonu” olarak bilinir ve ruh halini düzenleyen en önemli nörotransmitterlerden biridir. Vücuttaki serotoninin büyük bir kısmı bağırsaklarda üretilir. Bu da bağırsak sağlığına ve dolaylı olarak beslenmeye büyük sorumluluk yükler. Serotonin doğrudan besinlerden alınamaz ancak bu hormonun üretiminde görevli olan amino asit triptofan, çeşitli gıdalarla vücuda alınabilir.
Triptofan açısından zengin gıdalar arasında hindi eti, yumurta, süt ürünleri, yulaf, muz, kabak çekirdeği, chia tohumu ve ceviz öne çıkar. Aynı zamanda B6 ve B12 vitaminleri, magnezyum ve folik asit içeren yeşil yapraklı sebzeler de serotoninin sinir sisteminde aktif hale gelmesinde rol oynar. Sağlıklı bir serotonin düzeyi, daha iyi uyku kalitesi, daha az anksiyete ve daha istikrarlı bir ruh hali anlamına gelir. Bu nedenle serotonin destekleyen beslenme alışkanlıkları, psikolojik dengeyi sağlamada temel taşlardan biridir.
Bitter çikolatanın ruh halini iyileştirdiği yönündeki düşünceler yalnızca şehir efsanesi değil, bilimsel temellere dayanmaktadır. Bitter çikolata, içeriğinde flavonoidler, teobromin ve feniletilamin gibi bileşenler barındırır. Bu maddeler beyindeki sinir iletimini etkileyerek kısa süreli mutluluk ve rahatlama hissi yaratabilir. Ayrıca bitter çikolata, az miktarda kafein içerdiğinden enerji artışı sağlar.
Çikolatadaki triptofan da serotonin üretimini dolaylı olarak destekler. Bununla birlikte, bitter çikolatanın faydalı etkilerinden yararlanmak için kakao oranının en az %70 olması önerilir. Sütlü ya da şeker oranı yüksek çikolatalar, aynı etkiyi yaratmaz. Elbette bu etkinin abartılmaması ve çikolatanın ölçülü tüketilmesi gerekir. Günde birkaç kare bitter çikolata, duygusal dengeyi desteklemek için yeterlidir.
Rafine şeker kısa vadede enerji verici gibi görünse de, uzun vadede hem fiziksel hem de ruhsal sağlığı olumsuz etkileyebilir. Şeker tüketildiğinde, kandaki glikoz seviyesi hızla yükselir ve bu durum beyinde dopamin salgılanmasını tetikler. Ancak bu etkiler geçicidir. Kan şekeri hızlı bir şekilde düşmeye başladığında, kişi yorgunluk, sinirlilik, konsantrasyon güçlüğü ve hatta depresif ruh hali yaşayabilir.
Sürekli şeker tüketimi, beyindeki ödül merkezini baskılayarak kişinin daha fazla tatlıya ihtiyaç duymasına ve ruhsal dengesizliklere neden olabilir. Ayrıca rafine şeker, bağırsak florasını olumsuz etkileyerek dolaylı olarak serotonin üretimini de azaltır. Bu yüzden uzun süreli zihinsel netlik, enerjik hissetme ve duygusal istikrar sağlamak için şeker tüketimini minimumda tutmak ve doğal şeker kaynaklarına yönelmek önemlidir.
Pazartesi-Cuma 09:30-18:30
Cumartesi 10:00-14:00